-
1 gözden düşmek
күздән төшү -
2 gözden düşmek
be in the doghouse, be sent into the wilderness -
3 gözden düşmek
ji çav ketin -
4 gözden düşmek
to fall from favour, to come down, to fall into disfavour -
5 düşmek
(düşer)1) прям., перен. па́датьağaçtan (yere) bir yaprak düştü — с де́рева упа́л лист
2) выпада́ть, идти́ (об атмосферных осадках)buraya yağmur düşmedi — здесь дождя́ не́ было
3) слабе́ть; теря́ть (напр. в весе)etten düşmek или vücuttan düşmek — похуде́ть
4) Исх. теря́ть авторите́т (уваже́ние, былу́ю си́лу, мощь)gözden düşmek — потеря́ть расположе́ние (любо́вь, ми́лость)
itibardan düşmek — лиши́ться дове́рия, утра́тить дове́рие; потеря́ть авторите́т (влия́ние, значе́ние)
5) опусти́ться, пасть (морально)6) приходи́ть в упа́док, бедне́ть, разоря́тьсяdüşmüş bir aile — разори́вшаяся (обедне́вшая) семья́
7) па́дать, понижа́ться (о ценах) -
6 be in disfavor
gözden düşmek -
7 be in the doghouse
gözden düşmek -
8 fall into disfavor
gözden düşmek -
9 be in disfavor
gözden düşmek -
10 be in the doghouse
gözden düşmek -
11 fall into disfavor
gözden düşmek -
12 күздән төшү
gözden düşmek -
13 come down
düşmek, inmek, yıkılmak, çökmek, gözden düşmek, önemsizleşmek, ucuzlamak, fiyatı düşmek, burnu sürtülmek, geçmek* * *in* * *(to decrease; to become less: Tea has come down in price.) azalmak, düşmek -
14 fall from grace
gözden düşmek, itibarını yitirmek, suç işlemek -
15 fall from grace
gözden düşmek, itibarını yitirmek, suç işlemek -
16 go down
batmak, kötüleşmek, gitgide çökmek, kesilmek, düşmek, inmek, geçmek, yazılmak, mahvolmak, perişan olmak, yenilmek, onaylanmak, beğenilmek, yatağa düşmek, hastalanmak, üniversiteden ayrılmak, tatile çıkmak* * *bat* * *1) ((with well/badly) to be approved or disapproved of: The story went down well (with them).) beğenilmek, kabul görmek2) ((of a ship) to sink: They were lost at sea when the ship went down.) batmak3) ((of the sun or moon) to go below the horizon.) batmak4) (to be remembered: Your bravery will go down in history.) geçmek, hatırlanmak5) ((of places) to become less desirable: This part of town has gone down in the last twenty years.) gözden düşmek -
17 come down
(geçmisten bugüne) gelmek; ucuzlamak; (uyusturucunun etkisi geçtikten sonra) ayilmak; gözden düsmek, sayginligini yitirmek; düsmek, yikilmak, çökmek; (büyük sehirden küçük bir yere) gelmek, inmek -
18 be disgraced
v. gözden düşmek -
19 be sent into the wilderness
görevden alınmak, gözden düşmek, hükümetten düşürülmek -
20 loose one's credit
v. gözden düşmek
- 1
- 2
См. также в других словарях:
gözden (veya gözünden) düşmek — sevgi ve ilgiyi yitirmek Muhtarın oğlu bu hasta köpeklere düşman olduğu günden beri gözümden düştü. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
arkasına düşmek (veya takılmak) — 1) (bir işin) bir işi sona erdirmek için sıkı çalışmak 2) (bir işin) birini gözden ayırmayarak arkasından gitmek İstanbul da ne kadar şair, hikâyeci varsa hepsinin arkasına düşüyor, hepsiyle tanışıyordu. B. R. Eyuboğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
göz — is., anat. 1) Görme organı 2) Bazı deyimlerde, görme ve bakma Gözden geçirmek. Gözden kaybolmak. Göz önünde. Gözü keskin. 3) Bakış, görüş Bu sefer alacaklı gözüyle baktım. 4) Suyun topraktan kaynadığı yer, kaynak Asıl felaket bu pınara sırt… … Çağatay Osmanlı Sözlük
arka (veya geri) planda kalmak — 1) gözden düşmek 2) önemini yitirmek, değersizleşmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
demode olmak — modası geçmek, gözden düşmek, değerini yitirmek Bugün için artık çok demode olan bu ekolün hatiplerinin seslerini dinlerken çok yadırgıyoruz. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
pabucu dama atılmak — kendinden üstün birinin çıkmasıyla gözden düşmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
el — 1. is., anat. 1) Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk. Z. O. Saba 2) Sahiplik, mülkiyet Elden çıkarmak. Elimdeki bütün parayı… … Çağatay Osmanlı Sözlük